Kendimizi şu an olduğumuzdan daha mutlu, özgür ve huzurlu hissetmek için yeni bir sürü şey araştırırız. Kitaplar okur, eğitimler alır, buralardan öğrendiklerimizle daha da bilinçli bir yaşamın arayışlarımıza çözüm olmasını isteriz. Her gün gelişen hayata ayak uydurabilme çabamız, bizi hareket halinde tutar. Böylece bizim gelişmeye niyetli olan yapımız, daha az ‘’Yaşama katıl’’ çağrısı alır. Bu çağrı tahmin ettiğiniz üzere başımıza gelen kazaları ve bize zarar veren insanları (Narsist Kişilikleri) kapsar.
Belki de ruhumuzun tekamüle ermesi yolculuğundaki en önemli farkındalığımız, sorumluluklarımız olmalıdır. Sakince düşündüğümüzde şunu buluruz; ‘’Bizi üzen, yoran her kişi, her olay sorumluluklarımızı almayı reddettiğimizde karşımıza çıkar’’.
Hayat Bizi Sorumluluklarımızla Sınıyor
Hayatın bize sorumluluklarımızı reddetmelerimiz sonrasında yaşattıklarından yorulunca, sırasıyla geçmemiz gerektiğini anlatmaya çalıştığı eğitim planına geri döneriz. Önce kendimizi iyi tanır, öne çıkmamız gereken yerlerde arkalarda saklanmayız. Sonra cinsel kimliğimizi iyi tanıyarak iş birliği için rastladığımız insanların duygularını sevgiyle algılamaya çalışırız. Bu iki evreyi düzgünce geçer, egomuzu en iyi anlatan sesi ve işi seçerek üçüncü evreyi de tamamlarız.
Doğal olarak bu seçim kendimize çok yaklaşmış bir konfor alanını oluşturmamıza neden olur. Bu yüzden bize yaklaşanlar bizi daha az korkutur. Bundan sonrasında kalbimizin altındaki mühür, bize yaklaşan herkese en yakınımız kadar güvenme seçimimizle kırılır.
Narsist Kişilik Özellikleri
Şimdi bizleri bu ilk üç evrede zorlayan ‘’Narsist Kişilik’’ özelliklerini anlatmak istiyorum.
İyi anlamamız gereken diğer evrelere ise bir sonraki yazımda devam edeceğim.
Narsizm en basit tanımıyla, doğal insan hallerinin reddidir.
Neden sonuç ilişkisi ya da şöyle olursa böyle olur olarak ezberlediğimiz ‘’İnanç’’ tanımımızı yıkar,narsist insanlar. Onları anlayamaz ve algılayamayız. Yaşam amaçları anlaşılmamak olarak tanımlıdır çünkü. Onları sıkıştırırsanız ‘’Her an gelişiyorlardır ve bunun nesi gariptir ki?’’
Bizi öven, onları % de 100 yanımızda hissettiğimiz anların sonrasında uçup giden hayallerimiz bir uçan balon misali en yukarıdayken, sinsice bir sırıtışla ceplerinden çıkardıkları çuvaldızla onu patlatır, biz yere çakılırken, yüzlerinde ‘’ne oldu ki’’ saflığı ile suratımıza bakarlar. Muhtemelen içlerinde kahkaha fırtınaları kopuyordur, o aralar.
Yaptığımız iyilikleri bizlerin asla yetişemeyeceği bir hızla unuturlar. Onlar için bu unutuş bir anda kalma tanımıdır ve o iyilik çok eskilerde kalmıştır.
Narsist kişiliklerin çok güçlü gördükleri mutlaka bir ‘’Değerlileri’’ vardır. Ne yaparsanız yapın onun kadar sizi sevmezler.
Narsist Kişilik Nasıl Tanınır?
Narsistler, manüpilatif bir sosyal çevre geliştirerek, bu çevreyi arkalarına almayı, hatta onların bulunduğu ortamlarda sizce sır olarak kalması gereken bir eksikliğinizi ‘’Buz gibi bir gerçeklikle’’ yüzünüze vurmayı bir sanat eseri gibi yaparlar. Siz kendinizi buruk bir çıplaklıkla yerin dibine gömersiniz. Cehennemde yanmaya yakın bir histir anlayacağınız.
Biz fark etmeden, gittiğimiz yerleri, mesajlarımızı, yaşamımızdaki herkesi ve her şeyi kontrol ederler. Çünkü onlar bizi hayatlarındaki bir birey gibi değil de, giydikleri hırkanın kol uzantısı olarak görürler.
Bu takip bizim yaşantımıza bir kader planı ağırlığında oturur bir süre sonra. Ve hep de aynı cümle eşliğinde; ‘’Ben sana ona güvenme dememiş miydim’’?
Narsist Kişilik Sınır Tanımıyor
En ilginç narsist özellik ise bazı insanların kendilerini bu güzelim yaşamdan kopararak, kendilerini iyiliğe adamalarıdır. Tabi ki bunda da sınırsızdırlar. Hastalara bakar, yüzlerce hayvan besler kendi yaşamlarına sıra gelmemesi için büyük bir çaba sarf ederler.
Peki Hayat’ın bize bir garezi mi vardır, bu karakteri yaşamımıza sokarken? Tabi ki hayır. Hayat, sadece bizi 1.evreye geri döndürüp, kendimizi iyi tanımamızı, kendimize ait öz saygı niteliklerimizi hatırlamamızı, neyi seçip neyi seçmeyeceğimizi hatırlamamızı ister, 2.evredeki insanların duygularını yol yürürken tanımamızı, iş birliği kapasitemizi geliştirerek seçimlerimizi sonra yapmamızı bizlere hatırlatır.
Sosyal ortamlara uyum kapasitemizi kullanırken kendimizi arka sıralara atmamamız mesajıyla da konuya noktayı koyar.
Bu arada kendimize olan özsaygımızla ilgili hatırlatmaları tekrar tekrar yapar.
Özsaygı İçin Neler mi Yapmalı?
Ayaklarınızın üstünde durun.
Bir işin ustası olun.
Kimseden bir şey beklemeyin.
Benim verdiklerimin sizi geliştirmek için olduğunu anlayın ve bana güvenin. Başka türlü kendinize güvenemezsiniz.
Gelen bilgilerden kuşku duyun ve araştırmacı olun.
Herkesten farklı olun.
Yaratıcılığınızı kabul edin ve geliştirin.
Mütevazi olun. Bu sizin egonuzu törpüler.
Hoşgörülü olun. Hoşgörü sınırlarınızı karşı taraflara mutlaka anlatın.
Yardımsever olun. Yardımlarınız karşıyı kolaylaştırmak sınırını geçmesin.
Cömert olun. Kazandıklarınızı burada bırakacaksınız, unutmayın.
Paylaşımcı olun ki kazanmak istediğiniz şeylere daha az yorgunlukla ulaşın.
Hepimiz Biraz Narsistiz
Bu arada yazıyı okurken sadece karşı tarafın narsistliğinden bahsettik. Bu özelliklerin bir kısmı hepimizde var.
Yaşamı, insanları kontrol etmek, ‘’Ben olmazsam yaşayamazlar’’ mottosuyla, Tanrı olmaya soyunmak, insanlara niyetimizin iyi olmadığı şeyler yaparak bu yaşamı tamamlayacağımıza inanmanın çok komik olduğunu söylemek istiyorum.
Evet narsist özelliklerimizle yaptıklarımız bize çok keyif veriyor ve de bir kenara geçip bizi kikirdetiyor olabilir.
Lakin zamanla karmamızın parçaları tamamlanıp, yarattığımız Cehennemi yaşıyorken hayatın bize gülmesinin yanında, bu kikirdeme bir hiç gibi kalacaktır.
Sevgiler
Oğuz Tokgöz