2 İşbirliği ve Denge

Hayat Amacı 2

Hayat amacı olarak 2 üzerinde çalışan bireyler, sorumluluklarının sınırlarını belirlemek ve başkalarıyla bir uyum, denge ve karşılıklı destek ruhu içinde çalışmayı öğrenmek için buradadırlar. Hayat amacımız çetin bir tırmanış içerdiğinden, ana hayat amaçları 2 olan kişiler ve doğum sayısında 2 bulunan herkes, başkalarına duydukları zorlayıcı sorumluluk duygusunu kendi iç ihtiyaçları ve sınırlarıyla dengeleme mücadelesiyle karşı karşıyadırlar.

Denge, 2lerin hayatlarında çok önemli bir sorundur. Verme ve alma arasındaki, evet deme ve hayır deme arasındaki, düşünceleri değer ve duyguların değeri arasındaki, kendi ihtiyaçları ve başkalarının ihtiyaçları arasındaki denge. Özellikle işbirliği konusunda dış dengeyi sağlamak için, 2lerin önce iç çelişkilerini, çatışmalarını ve uyumsuzluklarını çözümlemeleri gerekir.

İçsel işbirliği 2ler için özel zorluklar arzedebilir. Sanki içlerinde, bir gölün ortasında bir kayıkta yan yana oturan iki kişi var gibidir. Bu kişilerden biri zengin, diğeri yoksuldur; biri Cumhuriyetçi, biri Demokrat’tır; biri uzun diğeri kısadır; biri erkek diğeri dişidir; biri iri biri incedir; biri sofu, diğeri zevk düşkünüdür; biri inanan, diğeri ise kuşkucudur; vb. Tüm açık farklarına rağmen, ‘’kayıktaki bu iki kişi’’ –sık sık çatışan değerler, inançlar, fikirler ve dürtüler- eğer öteki kıyıya varmak istiyorlarsa, uzlaşmak; birlikte kürek çekmeyi, birlikte çalışmayı, işbirliği yapmayı öğrenmek zorundadırlar. 2lerin bir iç denge ve bütünlenme duygusu yaratmaya başlamalarının basit bir yolu da, parlak, birbirine zıt ama aynı zamanda uyumlu renkler giymeye başlamalarıdır.

 

İşbirliği ve Dengenin Özü

Bir an durup, eğer işbirliği denen şey olmasaydı dünyanın neye benzeyeceğini düşünün: İnsanlar birbirlerinden yalıtılmış halde, tek başlarına çalışıyorlar ve tüm potansiyellerini kullansalar da gerçek anlamda bir şeyler meydana getiremiyorlar; aslında bu durumda çok uzun süre hayatta kalamazlar. Tek bir binayı inşa etmek bile mimarların, mühendislerin, işçilerin ve sekreterlerin –değişik alanlardan uzmanların- bir işbirliği ağını gerektirir. İnsan uygarlığı, birlikte çalışan, ortak hedeflere ulaşmak için işbirliği yapan insanların omuzlarında yükselmiştir.

2ler için doğru bir işbirliği ve destek, çoğunlukla, daha az şey yapıp, başkalarının daha çok şey yapmalarına izin vererek, o suretle kendi yeteneklerini, kuvvet ve sorumluluklarını keşfedebilmektir. Örneğin, bir Japon kadın, Hiroko, üç çocuğunu büyütürken, part time çalışmayı ve bu arada kendi semt birliği sekreterliğini, ikinci başkanlığını ve veznedarlığını gönüllü olarak yapmayı her nasılsa başarmıştı. Birliğin bültenlerini yazıyor, konuşmacılar davet ediyor ve bu partiler için yemek hazırlıyordu. Komşuları bir şey öğrenmek istediklerinde ya da yardıma ihtiyaç duyduklarında, yine yardıma dünden hazır olan Hiroko’yu çağırıyorlardı. (İnsanlar çok verici birinden nadiren yakınırlar.) hatırlanmaya değer bir hafta sonunda, üstelik iki çocuğu da hastayken, çevresindeki herkes dört bir yandan onun yardımını talep ettiği bir anda, Hiroko birden kendine geldi. Oturup düşündü ve sonunda kendi genel dengesizlik halini görüp kabul etti. Büyük çocuğuna –daha önce hayal bile edemeyeceği bir şeyi- artık iki kardeşine bakmasına yardım etmesi gerektiğini söyledi; sonra bazı komşularını çağırdı ve onlara sorumluluklarını paylaştırmaya başladı; ve sonra kendisinden bir şeyler talep eden diğer insanları çağırdı, derin bir soluk aldı ve ‘’hayır’’ dedi.

Sonuçta Hiroko’nun korktuğu hiçbir şey olmadı, gök kubbe tepesine çökmedi; dünya dönmeyi, komşuları da yaşamlarını sürdürdüler. Hiroko sonunda anladı ki, ‘’evrenin genel idareciliğinden’’ istifa ederek yalnızca kendi dengesini bulmak ve sağlığını korumakla kalmamış, aynı zamanda, kendilerine düşen sorumluluklarını üstlenmeye yönlendirerek, diğerlerine de hizmet etmişti.

Yoldaki Mücadeleler

2leri toplum için böylesine büyük potansiyel değer kılan nitelikler, aynı zamanda onların mahvına da neden olabilirler. Yararlı olmayı bu kadar çok istemeleri nedeniyle, sürekli olarak başkalarının ihtiyaçlarını kendi ihtiyaçlarının önüne koyabilir, sevecen özveriyi ya da sağlıklı diğerkamlığı aşarak işi köleliğe vardırabilirler. Kendi duygularını ve ihtiyaçlarını önemsemez ya da azaltırlar ve sonunda, yapmaları ‘’gerektiğini’’ düşündükleri ya da başkalarının böyle düşündükleri şeyleri yapar hale gelirler.

Çoğu 2ler –aşırı özverili davranış kalıpları içinde- başlangıçta fazlasıyla işbirliği yaparlar, kendilerini başkalarının mutluluğundan ve hayatlarından sorumlu hissederek, ‘’hayır’’ demekte güçlük çekerler; kendilerini fazlasıyla adarlar, sınırlarını önemsemeyerek, yapabileceklerinden, yapmaları gerekenden daha çok şey üstlenirler ve sonunda içerleyip gücenirler. Aşırı –özverililerin hepsi de 2 enerjisiyle  çalışmazlar, ama diğerlerinin amatör aşırı-özverili oldukları yerde, 2ler profesyoneldirler, özellikle henüz sorumluluk sınırlarını tanımlamamışlarsa. 2ler Sorumluluk Yasası’nın rehberliğinde yeni bir iç huzuru ve özgürce verilen desteğin sevincini bulabilirler.

Genelde, hep ne yapmaları gerektiğini, başkalarının ne yapmaları gerektiğini ve durumların nasıl olması gerektiğini düşünen 2lerin hayatlarında, gerekir büyük bir sözcük ve önemli bir güçtür. Başkalarının ihtiyaçları ve taleplerine karşı çok duyarlı olan bu kişiler, sık sık, ‘’doğru’’ kararın ya da eylemin ne olduğu hakkında karışıklığa düşerler. Sık sık, ‘’Sence ne yapmam gerekir?’’ diye sorarlar.

2ler gerçek duyguları doğrultusunda hareket etmeyi öğrenene dek, onların hizmeti çok uzun süreli olmayacaktır. Yaptıkları şeyle ilgili olarak iyi şeyler hissetmiyorlarsa, işbirliği eninde sonunda çatışmaya dönüşecek ve en lütufkar 2ler bile bunalıp vazgeçecek ve bu kez işbirliğine gerekenden de az biçimde yanaşacaklardır. Yani, öne doğru çok aşırı eğildikten sonra tepki gösterecek ve sonuçta, ver-ver-ver tutumunu terk ederek, inatçı bir biçimde direnme tutumuna gireceklerdir. Hem kendilerine hem de yardım ettikleri kişilere içerleyen 2ler bu durumda kendilerini tamamen kapatırlar; o noktada, artık her şeyin kendi istedikleri gibi olmasını isterler ve hiçbir biçimde uzlaşmaya yanaşmazlar. Aslında, hayatları boyunca fazlasıyla işbirliği yapan bazı 2ler, daha sonra müzmin bir içerleme haline saplanıp kalır ve başkalarının onlardan beklediklerini düşündükleri şeyleri somurtarak, huysuz bir tavırla yaparlar.

Arkadaşları ve sevdikleri, 2lerin tutumundaki ani değişikliğe şaşırıp, buna neyin olduğunu merak eder ve bu insanları inatçı, haksız ve benmerkezci olarak değerlendirebilirler. Ama onların inatçılıklarının ardında bir çaresizlik duygusu, başkaları tarafından yine bunaltılıp boğulma noktasına getirilme korkusu vardır –artık ellerini verirlerse kollarını da kaptıracaklarına inanmaktadırlar. Ve, inançlarımız deneyimlerimizi etkilediklerinden, bazen gerçekten de kollarını kaptırabilirler.

2 enerjisiyle çalışan genç bir kız, Emma, her sabah kolejdeki arkadaşının yatağını yapmayı alışkanlık edinmişti; hatta oda arkadaşının erkek arkadaşıyla birlikte orada yattığı gecelerin sabahında bile yatağı Emma yapardı. Ve sık sık , arkadaşı iki metre ötede sevgilisiyle sevişirken, o yatağında kıpırdamadan yatıp uyumaya çalışırdı. Emma bu duruma hiç ses çıkarmadı, sadece kendilerini rahatsız etmemek için başka bir odaya geçmek istediğini bildirdi –bu çok açık bir aşırı işbirliği durumudur.

Sonunda Emma başka bir oda buldu-eh bu da yapıcı bir çözümdü; ama eğer Emma arkadaşına duygularını ve haklarını bildirse ve romantik ilişkisini onun özel yaşamını rahatsız etmeden sürdürme sorumluluğunu yükleseydi, bu çok daha dengeli ve yararlı bir sonuç olurdu. Emma sınırlarını oluşturamadığı için insanlar ona bir paspas gibi davrandılar; Emma da kendi ihtiyaçlarını önemsemeyerek, farkında olmadan başkalarını da aynı şeyi yapmaya teşvik etmişti. 2 ler için dengeli işbirliğine ulaşmanın anahtarı, destekleme ile kölelik arasındaki farkı öğrenmektir.

İlişkilerde, eşler 2lerden daha ve daha çok şey yapmalarını isteyerek ya da bekleyerek, istemeden onların zaafından yararlanabilirler –ta ki 2ler tepki gösterinceye dek. Ondan sonra 2ler yemek pişirmeyi ya da çöpleri dökmeyi yine de sürdürebilirler, ama artık duygusal yönden kendilerini kapatmışlardır.

Cinsel arenada ya da genel olarak ilişkilerde, 2ler aşırı işbirliğine yöneldiklerinde –kendi ihtiyaçlarını ya da arzularını dikkate almadan, diğerinin isteklerini yapmaya başladıklarında- bu dengesizlik çok geçmeden başka bir dengesizlik doğurur. Sürekli verici davranan 2ler, giderek geri çekilir, direnir ya da katı bir tutuma girerler. Cinsel bakımdan bu, soğukluk ya da iktidarsızlık olarak tezahür edebilir; sanki bilinçaltları, ‘’Artık daha fazla vermeyeceğim,’’ demektedir.

2ler, sağlıklı sınırlar oluşturuncaya dek, fiziksel, duygusal ya da cinsel yönden zarar görebilecekleri durumlardan sakınmalıdırlar ve şunu da unutmamalıdırlar; Hepimiz, her yaşta, iş gelip bizim bedenimize ve duygularımıza dayandığı her seferinde ‘’Hayır’’ deme hakkına sahibiz. Eğer herhangi bir şey onlara doğru gelmiyor, içlerine yatmıyorsa, 2lerin duygularına saygı göstermeleri ve yeterince güçlü bir biçimde bu duyguları ifade etmeleri gerekir.

Diğer Nitelikler ve Sorunlar

2lerin savaş çığlığı, ‘’ Bu onların suçu’’ şeklindedir. 2lerle yaşayan bir çok kişi onları yargılayıcı bulabilir, ama onlar gerçekte, ‘’Bu benim suçum değil!’’ demektedirler. Başkalarını suçlamak 2lerin kendi iç baskılarını hafifletmelerine yardımcı olur, çünkü 2ler sel felaketlerinden depremlere kadar her leyden kendilerini sorumlu hissedebilirler.

Dış çatışmaları halletmeleri ve dengeli işbirliği başarmaları için, 2lerin önce iç uyumsuzluklarını halletmeleri gerekir. Abartılmış sorumluluk duygularından dolayı çoğu 2ler, -saplantılı endişe ya da aşırı analiz şeklinde- fazla düşünürler; sonra bu zihinsel meşguliyetten, tepkisel duygulara sıçrarlar (‘’Aman Tanrım! Şimdi ne yapacağız?’’).

Zihinsel ve duygusal sükunete ulaşma süreci 2ler için büyük bir mücadele arzeder; bir karara varmak için karşıt değerleri tartıp sınıflandırırken, içlerinden birini seçip ona öbürünün üzerinde yer vermekte çok zorlanırlar.

Çoğumuz zihnimizin dosyalarına kaldırılmış ve potansiyel olarak çatışan inançlara, değerlere ve arzulara sahibiz –yataktan çıkmak için nedenler; evlenip çocuk sahibi olmak için nedenler ve bekar ya da çocuksuz kalmak için nedenler- bu liste sonsuza dek uzanır. Çoğumuz için bu karşıtlar bir biçimde bir arada var olmaktadırlar, ama 2ler için, bu çatışan değerler, her ikisi de arabanın ön koltuğuna  geçmek isteyen iki çocuk gibidirler. Bu çatışmaların çözümü, birilerini düş kırıklığına uğratmaktan nefret eden 2ler için gerçek bir mücadele arzeder.

Kendilerini herkesin hayatından sorumlu hissetmek yerine, kendi hayatlarının sorumluluğunu üstlenmeyi öğrendiklerinde, 2ler kendi iç çatışmaları için başkalarını suçlamaya son verip sağlıklı sınırlar oluşturmaya başlarlar. Uygun olan ile olmayan arasında –yapmaktan hoşnut olacakları şeyle, olmayacakları şey arasında- bir denge bulurlar. Ne zaman evet diyeceklerini ve nasıl hayır diyeceklerini öğrenirler. Zihin, olana direndiği zaman duygusal gerilim çıkar; 2ler onlara kontrolü yitirdikleri duygusu veren değişikliklere karşı direnirler; bundan dolayı da sık sık zihinsel çatışma, duygusal ve fiziksel gerilim hissederler. Yarışan düşünceler, lenf sistemini ve bağışıklık sistemini tehlikeye atan genel hali gerilime neden olur. 2ler sağlam bünyeleri sayesinden sık sık hastalanmasalar da, özellikle gerilim zamanlarında alerjiler bir sorun olabilir.

2 enerjisiyle çalışanlar, ister sırım gibi, adaleli, ister şişman bir bedene sahip olsunlar, doğal bir fiziksel dayanıklılık ve kuvvete ve içsel metanet ve sebata sahiptirler. Ama bu kuvvetleri inatçılık, katılık ya da gerilim şeklinde de tezahür edebilir. Bu nedenle 2ler meditasyon uygulaması, dans, hatha yoga ve tai chi chuan gibi savaş sanatlarından çok yararlanabilirler; bu uğraşlar, gevşemelerine ve hayatın akışına uymalarına yardımcı olur.

Yaptığımız herhangi bir şeyi fazla özenip yorularak da, baştan savama da yapabiliriz; bu yüzden, özellikle 2lerin, hayat amaçlarını gerçekleştirebilmek için önce daha yüksek bir perspektif ve denge geliştirmeye ihtiyaçları vardır. Denge, ‘’Denge Yasası’’ bölümünde ana hatlarıyla verildiği şekliyle, 2leri dağlarının zirvesine götüren esas katalizördür.

 

Zirvede: Potansiyel ve Kader

2 enerjisiyle çalışanlar her toplumun temelini, en büyük dayanağını oluştururlar. Onlar, çoğunlukla, dünyadaki tüm farkı yaratan isimsiz kahramanlar olarak hizmet ederler; büyük girişimlerin başarıya ulaşmasını garantilerler.

2 çok güçlü bir hizmet sayısı olduğu için, 2 enerjisiyle çalışanlar hizmet ve yardım etme, öğretme ve yol gösterme itilimi duyarlar. Pozitif yönde çalışırken, onlar genelde eli açık insanlar olarak ün kazanırlar. 2ler sadık, sorumlu ve başkalarının güvenebileceği tipte insanlardır. Zor işlere girişirken onlarla işbirliği yapabilirsiniz; konuşacak bir insana ihtiyaç duyduğunuzda , bu bireyler çok iyi dinleyiciler olabilirler.

Yaradılıştan gelen iç ve dış kuvvetleriyle, 2ler, durumları düzeltmek ve insanları desteklemek için çok sıkı çalışırlar. Açık ve kesin bir hedef bulduklarında kamu yararı için, bütünün hayrı için işbirliği yaparlar. Birçok 2 güçlü ihtiraslara sahiptir ve her alanda lider olabilir; ama onlar daha çok, bir destekleme kapasitesiyle, başkalarıyla işbirliği içinde daha büyük bir amaca hizmet ederler. Onlar, başkalarını destekledikleri zaman en büyük doyumu bulurlar, çünkü böyle bir rol bu insanların hayat amacı ile uyum içindedir.

Bu destekleme enerjisi, 2leri hiçbir biçimde ikinci derece olan konumlara indirmez. 2 enerjisi hayattaki bir rolü değil, hayat hakkında bir tutumu ifade eder; 2ler şirketlerin ve ulusların başkanları olabilirler ve olmuşlardır.

En yüksek düzeylerde, 2ler başkalarıyla işbirliği yapma kavramını aşarak, başkalarını kendi Asıl Benlikleri’nin bir parçası olarak görürler. Bu idrak içerleme ve gücenmeyi ortadan kaldırırlar, 2lerin kendi hayatlarının tüm sorumluluğunu üstlenmelerini ve kendilerine ve başkalarına eşit ölçüde saygı duymalarını sağlar. O zaman, gerçekten, dünyada sevgi dolu hizmetin bir kaynağı haline gelirler.

Eylem Kontrol Listesi

  1. Destekleme ve kölelik arasındaki farkı anlayın; ne zaman evet diyeceğinizi ve nasıl hayır diyeceğinizi öğrenin.
  2. Değişikliklere ayak uydurmayı, kendinizi hayatın akışına rahat bir biçimde bırakmayı, esnek kalmayı ve size ait olmayan sorumlulukları terk etmeyi öğrenin.
  3. Her gün kaslarınızı germek, gevşemek ve meditasyon yapmak için zaman ayırın.
  4. Eylem yönünüzü belirlemek için kafanızı kullanın ama sonra en derin sezgilerinizle hareket edin.

Yaratıcılık ve Güvene Ulaşma

  1. Tanıdığınız, işbirliğini tam bir dengeyle sürdüren ve kendisinin ve başkalarının ihtiyaçlarına eşit ölçüde saygı gösteren bir örnek kişiyi düşünün, ya da böyle bir film, roman kahramanını veya tarihi karakteri gözünüzde canlandırın.
  2. Kendinizi o kişi olarak imgeleyin –iç uyum hissediyorsunuz, kendinize karşı sorumlu ve başkalarına karşı da destekleyicisiniz; ortak hedeflere doğru, belirli ve uygun sınırlar içinde işbirliği yapıyorsunuz. Bu nitelikleri hangi özel yollarla uygulamaya koyabilir ve hayatınıza daha çok denge getirebilirsiniz?

 

 

Kaynak; Dan Millman Hayatınızın Amacı

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

You May Also Like