Bu yazımda yaşamımızda Temcit Pilavı gibi bizi bunaltan olayların nedenleri üzerine bir şeyler anlatacağım. Sunacağım farklı bakış açılarının üzerinde düşünmenizin size katkı olacağına da eminim.
Hayat bize aralıksız etkiler göndererek, yaşama katılmamızı ister. Böylece biriktirdiğimiz deneyimlerle kendimizi daha iyi tanımaya başlarız. Neyin bizi korkuttuğunu, sıktığını, irite ettiğini ya da neşelendirip, mutlu ettiğini buluruz. Bazen bizi mutlu eden şeylerin bize olan faydasına bakıp, sıkıldığımız şeylere sabır göstermeyi seçerek yaşamımızı dönüştürmeye çalışırız.
Dönüşürken de olsa bazı olaylar durmadan temcit pilavı gibi tekrar ederler. Aynı şekilde aldanır, aynı şekilde birtakım değerlerimizi kaybederiz.
Daha bilinçli, bizden daha fazla deneyim biriktirmiş kişilerden akıllar alırız. Bize ilk olarak, istemediğimiz olaylara karşı direnç gösterdiğimizi, bunun zamanla ortadan kaldırmamız gerektiğini söylerler. Elimizden geleni yaparız. Hiç değilse başlarda iyi rol yapmayı öğrenir, oradaki tepkimizi belli etmemeye çalışırız. Belki de bu yöntemle, zaman içinde bu direncimiz tamamen ortadan kalkar.
Dirençsiz bir birey olarak yaşayıp giderken, durmadan tekrar eden o şey bizi yine yakalar. Önce göz ardı eder, gelişmek amaçlı ilk yakaladığımız bilinçli insana hikayemizi anlatıveririz. Bu kez yeni bir tavsiye alırız. Bakış açılarımızdır buna neden olan ve o bakış açısını masaya yatırıp içindeki duyguyu ve de inancımızı da bulmalıyızdır.
Asıl Sorun Nerede?
Uzun boylu insanlardan hoşlanmama duygumuzun direncini atlatıp, başlarda seviyor gibi yapmışızdır onları. Sonra da sevmişizdir hatta. Boyumuz o kadar uzun değildir ve ilişkimizdeki kıskançlığa odaklanmalıyızdır, anlayacağınız. Bize göre kısa boylu insanlar daha akıllı ve daha güvenilirdir.
Epey zamanımızı alan bu inancımızı dönüştürünce, kuş gibi hafif hissederiz kendimizi. Taa ki yine o uzun boylu gelip sevgilimizi elimizden alıncaya kadar. Ne oluyordur da mesajın gelme biçimi değişmemektedir.
Kafamız hafif bozuk yeni bilinçli birini ararken durup düşünmeye, sessiz kalmaya karar veririz. İçimizdeki kısa boylu ile başlarız koyu bir sohbete. İçimizdeki bize bir soru sorar, ne kadar içerideyse artık, biz şok. Bizde o soruyu düşünmeye başlarız. ‘’Sana uzun boylu insanlar bir şey yapmadan, anlamıyorsun. Hassas olduğun yer orası. Diğer çeşitli boydakiler kendini yırtsa sen anlamıyor, kafanın dikine gidiyorsun. Ya konu uzun boylular değilse?’’
Gerçek Konuyu Anlayabilmek
İçimize kızamayacağımızdan konu ile ilgili başka bir şeyi kendimizde yakalarız. Konu hakikaten uzun boylular değildir. Herkesin biz de kabul ettiği matematik ustası olan tarafımıza bu dersi öğreten, öğretirken de canımıza okuduğu için bizdeki nefretin tamamını yüklediğimiz uzun boylu matematik öğretmenimiz gelir aklımıza. Adama nefret etmemize rağmen, dersi öğrendiğimizi fark ederiz. O zaman konu insanlar ya da para değildir. Biz onların bize verdiği dersin ne olduğunu kabul etmeliyizdir.
Buraya kadar tamam. Olayı çözdük. Dersi kabul ettik. Bir daha karşılaşmayız değil mi?
Ne yazık ki karşılaşırız.
Kendimiz ile yüzleşmemiz gereken son bir şey kalmıştır. Biz o dersi niye uzun boyluların arkasına saklıyoruz. Fark edince yaptıklarını, ‘’Şimdi sesimi çıkarmayayım. Uygun bir zamanda alır karşıma konuşurum.’’ seçimimiz kendimizi ikinci plana atmak anlamına geliyor, hayat için. Biz konuşmalarımızı erteledikçe, yatayda kalıyor, bir türlü hareket edemiyoruz. Ve sonra hayatın uzun boylusu yine sahne alıyor. Amacı, dersimizi öğrenip, kendimizi ifade etmeyi seçmede ustalaşmamız. Bunu sonrasında biz duruşu düzgün insanlar haline geliyoruz. Ve bu temcit pilavı girdabından kendimizi sıyırabiliyoruz.
Seçimlerimiz…
Bize yaklaşan insanlara aynı değerleri verip, bir işin ustası olup, onlarca konuda kendimizi yetiştirip, etrafımıza katkı olmayı seçiyoruz. Bizim çizgilerimizi kimse sorgulamıyor bile. Artık gideceğimiz yolu, yaşam amacımızı biliyoruz. Kimsenin yaşamını getirdiği yerde, kimsenin parasında, ilişkisinde gözümüz yok. Egomuzun kırıntısını bile kimse göremiyor. Sevgi ve yaşama sevinci doluyuz ve kafi derecede de ciddi.
Biz ortamlardan ayrılınca arkamızdan şöyle bir gıybet dönüyor, ‘’Asil adam’’ ya da ‘’Mağrur kadın’’ diye…
Sevgilerimle