Neden yaratıldık?
Öldükten sonra ne olacak?
Bu hayatta yapmam gereken ne?
Kim doğruyu söylüyor?
Kafamda dönüp dolaşan sorular bunlar. Bu sorular beni bir yerlere çekiyor. Okuyorum, izliyorum, dinliyorum. Felsefe bu soruların cevabını aramış yüzyıllardır; kesin bir cevap yok. Zaten kesin bir cevap olsaydı her şey için “İnanç” olmazdı, değil mi?
“Neden yaratıldık?”
Uzunca bir süre sabahları gözümü açar açmaz zihnime düşen soruydu bu. Bu coğrafyada dünyaya geldim; Müslümanım. Dinimin verdiği cevaplar vardı. Ama dersiniz belki kibirden belki cevaplar yetmediğinden; merak ettim.
Merak bana cevap değil daha çok soru getirdi. Mesela Avustralya’da bir Aborjin olarak doğmuş olsaydım ne olacaktı?
Sorularım katlanarak büyüdü. Daha çok soru daha çok merak demekti. İlgili her konuya bir bakıp çıktım. İslam ve diğer semavi dinler,felsefe, Şamanizm, Budizm, Hinduizm, yoga, astroloji.. Bazıları beni daha çok çekti, oralarda daha çok zaman geçirdim, halen geçiriyorum.
Her inancın ve dinin bambaşka bir hikayesi vardı. Hepsi kendinin “Doğru” olduğunu söylüyordu ve hepsinin bu doğruyu deneyimleyen büyük insanları vardı. Öyle hikayeler okudum ki yalan olduklarına inanmam mümkün değil. Peki, kim doğruyu söylüyordu?
Bilmiyorum. Düşünerek bunun cevabını alacağımı da sanmıyorum artık. Ama son zamanlarda deneyimlediğim farklı bir şeyler var.
Bu yazıyı yazmak için sabah masanın başına oturdum. Son yazdığım cümle “ Peki kim doğruyu söylüyor?” du. Sonra araya bir şeyler girdi, masadan kalktım.
“Kahvaltı ederken bir şeyler izleyelim mi ?” dedi Göktuğ. Ne izleyelim diye bakarken “Soul” isimli animasyon karşımıza çıktı. “Bu film harika, bir daha izlerim ben” dedi Bilge. Filmi izlemeye başladık.
Belki filmi izleyenler ne demek istediğimi hemen anladı. İzlemeyenler için anlatmaya çalışayım.
Soru sormak, merak etmek şahane. Merak olmasaydı insanlık nerelerde olurdu acaba? Ama belki de her şeyi bu kadar ciddiye almayabiliriz.(Tam burada kendime sesleniyorum aslında) Ortalama 80 senelik bir insan yaşamını evrenin yaşına kıyaslarsak her anın bir amacı olduğunu iddia etmek o kadar da tuhaf değil gibi.
Hemen derinleşmeyelim, sakin.
Güneşin, müziğin, yemeğin tadını alabilmek, bu kadar basit bir amaç. Bunu yazarken gülüyorum çünkü Güney Ay Düğümü Akrep kişisinden bunu duymak komik. Peki bu kadar basit görünen bir şeyi yapamıyor olmamız ne kadar komik?
Acele etmeden bu ikilemi başka bir yazı motivasyonu olarak burada bırakıyorum ve kendimi bu güzel Pazar gününün tadını çıkarmaya davet ediyorum.
Dilerim düşünerek bulamayacağımız cevaplar böyle anlarda parlasın; kelimelere dökemesek de. Basit ve sade olandan keyif almayı hatırlayalım keza sanıyorum ruhumuz bunu zaten biliyor.
Çok şükür.